Mehmet Hanifi GÜLEL
Çiftçinin yüksek üretim maliyeti ve ucuz fiyat kıskacı nedeniyle ürünü tarlasında kalırken, sebze ve meyvenin en ucuz satış yeri pazarda da esnaf alım gücündeki azalmanın etkisiyle tezgah açamıyor. Son dönemde pazarlarda yaşanan esnaf azlığını vatandaşın alım gücünün düşmesine bağlayan İstanbul Pazarcılar Odası Başkanı Mesut Şengün, vatandaşların kıyafetinden, giyiminden kıstığı kadar gıdasından da kısmaya başladığını ifade etti.
Bu nedenle meyve-sebzenin biraz daha az alındığını aktaran Şengün, “Eskiden komşuluk ve akrabalık ilişkileri daha fazlaydı. Birbirlerine gidip gelmeler daha fazla oluyordu. O nedenle meyvesini ve sebzesini daha çok alıyordu. Şimdi ilişkiler artık yoğun iş tempolarından İstanbul’da yaşam şartlarından dolayı azaldı. Şu an tüketiciler daha çok tüketebildiği kadar gıdasını veya kıyafetini alıyor.
Pazar yerlerinde de diğer sektörlerde olduğu gibi bir müşteri azalması yaşıyor. Esnaf azalması memlekete gidenlerden dolayı her yaz oluyordu, ancak bu yıl gerek müşterilerin ve ekonominin etkisinin üst üste gelmesi nedeniyle diğer yıllara oranla biraz daha farklı bir azalma var. Önceki yıl oranla esnaf sayısında yüzde 20 oranında azalma var. Pazarcılarla yaptığımız görüşmelerde onlar da ‘yazlıkçı ve memlekete gidenlerden dolayı hem tezgahlar açılmıyor hem de müşteri yok’ diyorlar” dedi.
“Küçük esnaf gittikçe azalıyor”
Müşterilerin azalmasında e-ticaretin de etkisi olduğuna vurgu yapan Şengün, bu konuda perakende yasasının çıkması gerektiğini ama bir türlü çıkmadığını söyledi. 400 metrekare üzerinde olan marketlerin şehir dışına taşınması gerektiğini hatırlatan Şengün, “Bütün Avrupa’da ve dünyada böyleyken, maalesef ülkemizde perakende yasası bir türlü çıkmıyor. Burada güçlü bir lobi var gibi duruyor. Hal yasası ve perakende yasası daha çıkmadı. Bundan dolayı bizim müşteri kaybımız oluyor ve küçük esnaf gittikçe azalıyor. Bizler günlük geçimiyle çok az sermayesi ve emek gücüyle çalışan insanlarız. Bu nedenle büyük marketlerle rekabet etmemiz son derece zor.
Onlar gidip tarladan daha ürün ekilirken köylüye parasını verip borçlandırıp alabiliyor veya kendileri büyük tarlalarda ekim yapıyor. Biz ise halden almak zorundayız. O nedenle rekabet etme şansımız zor. Anayasamızın maddesinde 173. maddesi devlet küçük esnafı korur ve kollar diyor. Devletin bizi koruyup kollamasına inanmak istiyoruz. O nedenle bu perakende yasasının bir an önce çıkmasını talep ediyoruz” diye konuştu.
Pazarda kart kullanım oranı yüzde 50’ye ulaştı
Pazarda en çok tekstil ürünlerinde azalma yaşandığını, son dönemde gıda fiyatlarının yükselmesiyle orada da ciddi oranda bir düşüş olduğunu belirten Şengün, “Tüketiciler evde dört kişi ise dört tane şeftali alıyor. Meyveyi bile sınırlı alıyor. Vatandaş kıyafet alımını erteliyor ve zaten kredi kartları dolu oluyor. Kredi kartı kullanımı artınca biz de mecburen kredi kartı kullanmak zorunda kaldık. Artık pazarda da satışların yarısı karttan yapılıyor. Özellikle kıyafette kredi kartı kullanmayan tezgah sayısı çok az. Gıdada ise yüzde 10’a yaklaştı. Şu anda Bakırköy ve Yeşilköy gibi merkez pazarlarında bütün sebze ve meyve tezgahlarında kredi kartı kullanılmaya başlandı. Vatandaş artık ekmeği bile kredi kartıyla alıyor” ifadelerini kullandı.
Üniversiteli pazarcı sayısı artıyor
Pazarcılık esnafın mesleği genellikle babadan oğula geçtiğine dikkat çeken Mesut Şengün, esnafın çocuklarını beyaz yakalı olsun diye üniversite okuttuğunu, üniversite mezunu olmayan kalmadığını belirterek, “Çok zor şartlarda hepimiz çocuklarımızı okuttuk ama çocuklarımız iş bulamayınca baba mesleği pazarcılığa döndüler. Uluslararası ilişkilerden halkla ilişkilere kadar mezunumuz var. Bu nedenle artık mesleğimizde üniversite mezunu pazarcılar çoğunlukta” dedi.
“Planlı bir üretim ekonomisi uygulamamız lazım”
Bu yıl özellikle sebze ve meyvenin kalmasının sebebini ‘plansız’ üretime bağlayan Mesut Şengün, “Artık planlı üretime geçmemiz lazım. Hal sistemimiz var. Bu hal kayıt sistemine kimlerin ne üreteceğini de eklesek, bölgeleri ayırırsak ve tarladan tüketiciye kadar hangi ellerden geçtiğini düzenlersek mükemmel bir iş yapmış oluruz. Böylece hiçbir ürün de zayi olmaz. Diğer yandan, iklim de değişiyor. İklimdeki değişim de artık Türkiye’deki ürünlerin rekoltesini olumsuz etkiliyor. Bu nedenle planlı bir üretimi ekonomisi uygulamamız lazım. Bu konuda çalışmaları var ve eylül itibariyle planlı üretime geçiyoruz. Sistemli bir üretime geçildiği takdirde gerçekten hem zayiat önlenecek hem de vatandaş daha kaliteli bir ucuz ulaşabilecek” dedi.