İran’a yönelik ABD yaptırımlarını deldiği iddiasıyla geçtiğimiz günlerde New York’taki İkinci İstinaf Mahkemesi’nde görülmeye başlanan Halkbank davasında yargıç banka avukatlarını ve federal savcıları dinledi.
Bir sonraki celseye kadar ara verilen davada bu noktaya nasıl gelindi?
İddialara ve savunmaya konu olan Foreign Sovereign Immunities Act (FSIA) ya da “Yabancı Devlet Dokunulmazlık Yasası” adıyla bilinen yasa nedir?
Geçmişte dokunulmazlıktan muaf tutulan veya tersine dokunulmazlığın uygulandığı durumlar yaşandı mı?
ABD mahkeme tutanakları ve yargıçların görüşleri ışığında davanın kilit noktalarını ve dokunulmazlık esasını inceledik.
Halkbank davasında son gelişmeler
Amerika’da bölge mahkemelerinde görülen ceza davaları ve çıkan kararlar tarafların avukatlarınca istinaf mahkemesine taşınabiliyor. Oradan da sonuç alınamazsa ABD’nin son yargı merci olarak da bilinen Yüksek Mahkeme’ye başvuruluyor.
Geçen yılın Ocak ayında Yüksek Mahkeme’nin dokuz yargıç üyesi Halkbank’ın avukatlarının FSIA – Yabancı Devlet Dokunulmazlık Yasası çerçevesinde yaptığı davanın düşmesi talebini değerlendirmişti.
Sonrasında Yüksek Mahkeme, Halkbank’ın talebini reddetmiş ve bu nedenle şu an Birleşik Devletler İstinaf Mahkemesi İkinci Dairesi (İkinci İstinaf Mahkemesi)’nde görülmekte olan davanın yolu açılmıştı.
Yüksek Mahkeme’nin 19 Nisan 2023 tarihli gerekçeli kararında talebi reddederken banka avukatlarının öne sürdüğü iki temele atıf yaptığı görülüyor:
Birincisi, 1976 tarihli FSIA – Yabancı Devlet Dokunmazlık Yasası’na dayanarak Halkbank’ın yabancı bir devletin unsuru olduğu ve dolayısıyla Amerika içindeki cezai soruşturmalarda dokunulmazlığının olduğu savı.
Kararda, banka avukatlarının bu sava dayanarak ABD Güney New York Bölge Mahkemesi (Bölge Mahkemesi)’ne yaptığı başvurunun incelenip reddedildiği ve sonrasında İkinci İstinaf Mahkemesi’ne taşınan başvurunun bu defa o mahkemede de Halkbank’ın aleyhine sonuçlandığı hatırlatılıyor.
İşbu nedenle Bölge Mahkemesi’nin Halkbank’ı cezai yönden yargılamasına yetkisinin bulunduğu belirtiliyor.
Yine aynı kararda, İkinci İstinaf Mahkemesi’nin, FSIA yasası ceza davalarında yabancı devlet unsurlarına dokunulmazlık sağlasa bile Halkbank’ın suçlandığı faaliyetin bu dokunulmazlıktan muafiyet sağlayan (ve dolayısıyla yargılanmanın yolunu açan) “ticari faaliyetler” tanımıyla birebir uyuştuğuna yönelik kararı destekleniyor.
İkinci olarak, Halkbank’ın avukatlarının bir başka iddiası olan ve Bölge Mahkemesi’nin ABD kanunlarına karşı işlenen tüm suçları yargılamasına olanak tanıyan 3231 sayılı Amerikan ceza kanununun, açıkça belirtmese de FSIA’ya tabi olduğu ve dolaylı olarak yabancı devlet ve unsurlarına dokunulmazlık sağladığı savı da reddediliyor.
Yüksek Mahkeme ayrıca yabancı devletlere karşı açılan özel hukuk davalarında o devletlere ve unsurlarına dokunulmazlık sağlayan FSIA’in kapsamındaki ilgili geniş düzenlemenin hukuk davalarını içerdiğinin altını çiziyor.
(Not: Nitekim Halkbank 9 Ocak tarihinde yaptığı açıklamada Amerikan mahkemelerinde aleyhine açılmış tazminatlı ve tazminatsız hukuk davalarından biri olan ve 27 Mart 2020’de açılan birinci hukuk davasının düştüğünü kamuoyuna açıkladı. Aynı açıklamada tazminat talepli ikinci hukuk davası ve Yüksek Mahkeme’ye kadar giden 15 Ekim 2019 ceza davasında ise hukuki süreçlerin sürdüğü belirtiliyor.)
Ancak Yüksek Mahkeme kararında FSIA’nın dokunulmazlıkları düzenleyen 1604 sayılı maddesi ile ilgili şöyle de diyor:
“Halkbank’ın 1604 sayılı kanun maddesi ile ilgili diğer argümanı, Kongre’nin tamamen hukuk davalarına odaklanan bir kanun çıkardığı ve daha sonra cezai işlemlere değinmeyen bir hükümde, yürütme organının, yabancı devletlerin araçlarına karşı yerel cezai kovuşturmalar başlatma yetkisini bir şekilde elinden aldığı şeklindeki mantıksız iddiaya indirgenmektedir. FSIA’daki hiçbir şey bu sonucu desteklemiyor.”
Sonuç olarak Yüksek Mahkeme bildirdiği görüşünde, Halkbank davasında Bölge Mahkemesi’nin kovuşturmaya yetkili olduğu yönündeki İkinci İstinaf Mahkemesi kararını doğru bulduğunu belirtiyor.
Yüksek Mahkeme, İkinci İstinaf Mahkemesi’nin, FSIA’nın Halkbank’a dokunulmazlık sağlamadığı yönündeki kararına ilişkin olarak, farklı gerekçelerle (FSIA’nın cezai işlemlere uygulanmaması nedeniyle) de olsa aynı görüşte olduğunu beyan ediyor.
Halkbankası’nın bir diğer savı olan yazılı olmayan hukuk yönünden dokunulmazlık ile ilgili olarak ise Yüksek Mahkeme, İstinaf Mahkemesi’nin kararını kaldırıyor ve “Tarafların yazılı olmayan hukuk ile ilgili argümanlarını vardığımız bu sonuç görüşüyle tutarlı bir şekilde değerlendirmesini talep ediyoruz.” diyerek topu tekrar İstinaf Mahkemesi’ne atıyor.
Bu anlamda Halkbank davasında Anayasa Mahkemesi olarak nitelenebilecek Yüksek Mahkeme ve Yargıtay görevi gören İkinci İstinaf Mahkemesi arasındaki görüş alışverişi ve kararları bizdeki uygulamalara da ışık tutabilecek cinsten.
FSIA – Yabancı Devlet Dokunulmazlık Yasası neden var?
Halkbank davasına konu olan FSIA adlı yasanın ilk çıkış noktası ve özgün doktrini kanundan daha ziyade yazılı olmayan hukuk kurallarına dayanıyor.
FSIA’dan önce 1950’lerde ABD’deki yabancı devlet ve kurumların yasa önündeki hak ve görevleri Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın inisiyatifine bırakılmıştı. Bu durum haksızlıklara neden oluyor ve o an görevde olan hükümetin dost ilan ettiği devletlere karşı yaptırımlar ya yumuşak geçiştiriliyor ya da hiç uygulanmıyordu.
FSIA, Amerikan Kongresi tarafından 1976 yılında çıkarılan ve “yabancı bir devlete karşı açılan her hukuk davasında dokunulmazlık taleplerini düzenleyen kapsamlı bir dizi yasal standart” olarak öngörülmüş bir yasa olarak yargılama ve hükümlerin uygulanmasını Dışişleri’nden alıp tamamen ABD mahkemelerine bıraktı.
Ancak Yüksek Mahkeme önemli bir nüansın altını çiziyor ve “Kongre, FSIA’nın cezai soruşturma veya kovuşturmadan değil, ‘yabancı devletlerin davadan muaf olduğu koşulları’ tanımladığını belirtiyor.” diyor.
Yani yasa, bir yabancı devletin veya unsurlarının hiçbir şekilde cezai yönden soruşturulamayacağını ima etmiyor.
Sadece hukuk davalarında hangi durumlarda o devlet ve unsurlarının dokunulmazlık zırhına bürünebileceğini ve hangi durumlarda bu zırhtan muaf tutulup yargılanabileceklerini tanımlıyor.
Hangi durumlarda muafiyet devreden çıkıp devletler ve yabancı kurumlar da yargılanabiliyor?
Yabancı devlet ve unsurlarının cezai veya hukuk davalarında yargılanması aslında kolay değil.
Son olarak 2020 Mart ayında ABD’de bazı kişi ve kurumlar koronavirüs salgınını başlattığı ve gerekli önlemleri almadığı için Çin hükümeti ve Wuhan’daki hükümete ait laboratuara karşı milyonlarca dolarlık davalar açmıştı.
Ancak bu davalar gerek ABD hukuk kuralları çerçevesindeki FSIA yasası ve gerekse uluslararası kurallar açısından Dünya Sağlık Örgütü, Uluslararası Adalet Divanı ve hatta Birleşmiş Milletler’in bağımsız devletler üzerindeki nihai yaptırım gücünün azlığı nedeniyle bir sonuca varamamıştı.
Davaya konu olan yabancı bir devlet veya kurum değil de yabancı bir ülke görevlisi ise durum ne oluyor?
ABD Yüksek Mahkemesi’nin 2010 yılında verdiği bir karara göre FSIA sadece devlet ve kurumlarını kapsıyor; şahıslara uygulanmıyor.
Mahkemenin bu kararına emsal teşkil eden ise 2010 yılında bir grup Somalili’nin 1980’lerde uğradıklarını iddia ettikleri baskı ve işkencelerden zamanın Somali hükümeti ve omnun başındaki Başbakan Muhammed Ali Samantar’ı sorumlu tuttukları dava idi.
Mahkeme, o sırada Amerika’nın Virginia eyaletinde özel bir şahıs olarak yaşamakta olan Samantar’ı yargılamaya yetkisi olmadığına hükmetmişti.
Peki yabancı şahısların hiç mi sorumluluğu yok?
En basit anlatımla örneğin yaşadığınız ülkede yabancı bir ülkenin diplomatı veya misyon çalışanının aracı size çarptı. Ya da yabancı bir ülkenin büyükelçiliği veya konsolosluğunda ayağınız kayıp düştünüz ve yaralandınız.
Uluslararası hukuka göre bu durumlarda o ülke çalışanlarına açacağınız hukuk davalarında davalılar diplomatik dokunulmazlığa sahiplerse o ülkede yargılanmaları çok zor.
Nitekim 2019 yılında bir akşam İngiltere’de Northamptonshire’da yakınlardaki Amerikan üssünde görevli bir Amerikalı’nın eşi olan Anne Sacoolas arabasını yanlışlıkla ters yönde sürmüş, motorsikletiyle seyir halindeki 19 yaşındaki Harry Dunn adlı bir gence çarpıp ölümüne neden olmuştu.
Sacoolas İngiltere’de adil yargılanamayacağını düşünerek mahkemeye bile çağrılmasına fırsat vermeyip dokunulmazlık hükmünü öne sürerek İngiltere’den kaçarcasına ayrılmıştı.
İngiltere’nin ısrarlı talepleri sonucu bu ülkeye iade edilmese de daha sonra gıyaben yargılanmış ve sekiz ay hapse mahkum olmuştu.